Çok zamanı olmayıp da kafası karışsın istemeyen kimseler için kısaca antroposen çağında iberik izlenimci ressamlar tavrı peşinde fırça oynatma teşebbüsü deyiverip noktayı koyalım bu katalogdaki işler için ama eğlendir bizi hokkabaz zorla azıcık bizim kafamız kolay bulanmaz ve karışacaksa eğer bu akıl varsın çöpe gitsin diyenler için birkaç cümle daha edivereyim.
Uzakdoğuda “shunyata” denilen Türkçeye hiçlik diye çevrilegelmiş bir kelimeyle vurgulanan Budizmde önemli yer tutan shunyata aslında olmuş olacak olan her şeyi kapsayan sonsuz olasılıklar evreninin varlığına işaret eden hiçlikten çok belki “heplik” diyebileceğimiz hayli spesifik bir “şeyler” ya da “şeylikler” bütünüdür. Bana kalırsa kaos demek daha anlamlı olacaktır hiçlik yerine. Sibernetik ise bu kaosta dilediğimizi dilediğimiz zaman dilediğimiz şekilde sahneye koymak veya rafa kaldırmak sırasında oluşması gereken eylemleri ve kimi tinsel adaptasyonları kolayca hızla sıkıntıya düşmeden yaşamımıza yerleştirivermek emeliyle yanıp tutuşurken (bu önemli tutku olmadan olmayacak şeyler vardır çünkü) yardımına başvuracağımız bir kozmik kod yazın evrenidir benim için. Sanatla ilişkim hasretim pek çok geri tepmelerim sancılı hayallerim bir tür kaşiflik bağlamında ele aldığımda anlamlı olur diye kabul ediyorum. Yani kaosun bilinmeyen vadilerinde neler olup bitmiş yakın zamanda neler dönecek oralarda anlama ve aktarma tutkusuyla sarhoşluğum söz konusu ve tarih boyunca pek çok bilicinin döktüğü baklalara bakıp maniler düzmesininse çok anlamlı olmadığını düşünüyorum artık. Kelimeler kirlendi kavramların içi boşaldı. Yazıyı şiiri edebiyatı karalamak değil yani niyetim, gerçek anlamda bir edebiyat delisi olduğumu söyleyebilirim icracı ve izleyici olarak. Fakat iş gaipten haberleri kokuları kimi zaman kokuşmuşlukları araştırmak ise Burroughsun da dediği gibi hiç kimsenin yeterince tam anlamıyla dürüst olarak yazamayacağını düşünüyorum ben de. Resimdeyse durum hayli farklı bir kıyımı caniliği tasvirin içine neredeyse hiç yorum katmadan resmedebileceğini düşünüyorum kişinin. Konu biraz saptı farkındayım bu düşüncelerimi detaylı olarak başka bir mecrada derleyip toplayayım en iyisi ben. Dönelim elimizdeki kataloğa bu böyle izlenimci öykünmeli şehveti olağan günlük normal davranışlarımızla iç içe ele alırken oluşan komediyi meraka dair vuku bulmuş işler işte. Şehvetin sihrini sırrını ve olağanlığını sanki dünyada başka kıtalarda ne kirli savaşlar kıyımlar olup olmadığını çok bilmiyormuş gibi rutubetli bir çatı katında öksürüklü bir ressam karakterine bürünüp yapılan madrabazlık deneyi. Böyle işler yapmam sanırım tekrar. Belirtmeye çalıştığım gibi nerede ne oluyor hangi uğursuz kapılar ardında hangi vücutlara ruhlara ne tür işkenceler ediliyor hangi evde eğlenceli bir parti var görmeden görüp resmetmek daha heyecan verici. Biraz saçma bir sergi metni oldu, affedin lütfen. Kafamda söyleyeceklerim net, çok belli aslında, ama uzun zaman olmuş elime kalem almayalı, biraz, elmalarla armutları karıştırmış olabilirim.
Hoşçakalın.